Kurʹân-ı Kerim’de îsâr kelimesi beş yerde geçmektedir. Dört yerde sözlük manasına26,
bir yerde de terim manasına kullanılmıştır.27 Bu dört yerde “yeğlemek,
tercih etmek ve üstün tutmak” gibi manalarda kullanılan îsâr kelimesi, hadislerde
de çoğunlukla aynı manalarda kullanılmaktadır.28 Ancak şunu da belirtelim
ki, gerek Kurʹân’da ve gerekse hadislerde îsâr kelimesi geçmediği halde îsâr
konusunun işlendiği pek çok nass bulmak mümkündür. |
Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de, doğrudan insana hitap etmesi de insan onurunun Allah katında hangi değerde olduğunu göstermektedir. Allah’ın bu şekilde doğrudan hitabı âdeta onunla konuşmasıdır ve bu, insanı değerli kılar. Allah’ın insanı yaratıp onunla kitap ve peygamberler vasıtası ile iletişim kurması; hitabını ve rasulünü buna vasıta kılması da insana verilen değeri ortaya koymaktadır. |
07.04.2012 |
11.04.2013 |
Ensâr-Muhâcir kardeşliği denildiğinde, üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus da, bu kardeşliği tesis eden Hz. Peygamber (a.s.)’ın dehasıdır. Yeni gittiği bir topluluğa, onlara her türlü yük olacak bir nüfus ile sığındığı halde, bu topluluk içinde her hangi bir rahatsızlığın oluşmasına meydan vermediği gibi, aksine öyle bir kardeşlik ve sosyal bütünleşme tesis ediyor ki, insanlar birbirlerini doyurmadan kendileri doymuyor… Neredeyse tam bir "Îsar" ahlakı sergileniyor. Kuran bu ahlakı överken, "Onlar, kendileri ihtiyaç halinde oldukları zaman bile kardeşlerini kendilerine tercih ederler.." diye anlatmaktadır. Mescid-i Nebî’nin (a.s.) Sofasında, aç bir insan kalmayıncaya kadar Ensâr evine gidip yemeğini yemiyor ve istirahata çekilmiyordu... |
“Sevgili Peygamberimizin (sas) kutlu doğumu vesilesiyle bugün bir kez daha hatırlatmak isterim ki insanın ucuzladığı, bir meta haline dönüştüğü, insan onurunun göz ardı edildiği, zedelendiği, ayaklar altına alındığı, insanlığın kaybolmaya yüz tuttuğu, insanı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve değerlerinden soyutlama gayretlerinin küresel ölçekte politikalar haline geldiği günümüzde, bütün alemleri onurlandırmak için gönderilen rahmet yüklü adalet, hikmet yüklü ahlak peygamberinin onur mücadelesini ve insana bakışını yeniden keşfetmeye ve bu keşfimizi toplumun bütün katmanlarına açmaya her zamankinden daha fazla muhtacız” (DİB,Başkan Görmez) |
05.04.2012 |
08.03.2013 |
"Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır..."1
Bu ilâhî düstur, insanlar arasında yaratılış bakımından fark olmadığını bildirmekte "İnsanların Allah katında en değerli olanı, O'na karşı gelmekten en çok sakınandır." ilkesi ile de insanlığı iyilikte birbirleriyle yarışmaya teşvik etmektedir.
İslam, bütün insanları bir gerçeğe; imana çağırmıştır. Hür iradeleri ile tevhide inanmış, hak ve hayır üzerinde birleşmiş olan bütün müminler birbirlerine kardeştirler. Bu kardeşlik onları birleştiren, onlara manevî hayat bahşeden bir ruh olmuştur. |
Hz. Peygamber (sas) bir misyon (görev) insanıdır. Rabbinden aldığı vahyi insanlara ulaştırmakla görevlendirilmiştir. Davetinin muhatapları, kendilerine göre inanç değerleri oluşturmuş, ibadet ritüelleri ihdâs etmiş ve bunu da din edinmiş topluluklar idi. İşte bu noktada Hz. Peygamber (sas)’in bu insanlara ve değerlerine bakışı, önem arz etmektedir. |
05.04.2012 |
08.03.2013 |
“Irk mı önemli, hamiyet-i milliye mi, yoksa din kardeşliği mi önemli ve üstündür?”
Allah katında tek üstünlük, Allah korkusundaki ve ahlâk güzelliğindeki üstünlüktür.1 İnsanlar da bu değerleri üstünlük değeri sayarlarsa ne âlâ! Aksi takdirde insanların değer verdikleri başka üstünlüklerin Allah katında ve hakikatte hiç ehemmiyeti yoktur. |
Kardeş denildiğinde akla genellikle aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kişiler gelmektedir. Bu soy-sop kardeşliğinin dışında bir de aynı dine veya dünya görüşüne mensup olmayı ifade eden akide kardeşliği sözkonusudur.
Kardeş olmak, arkadaş ve sadık dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir; bunu fiili olarak göstermek demektir, sevmek, saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardımlaşmak ve dayanışmak demektir. Bunlar olmadan kardeşlik iddiasının bir anlamı olmaz.
|
07.04.2012 |
09.04.2012 |
İnsan, yaratılışı gereği kendi Yaratıcısı ile yakınlık kurma ihtiyacı hisseden bir varlıktır. Yüce dinimizde insanın Yaratıcısı ile yakınlık kurmasını sağlayan sayısız yollar vardır. Bütün ilahi dinlerde yer alan ve Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey anlamındaki kurban ibadeti de bu yollardan biridir.
Dinimizdeki kurban ibadeti, yüce Allah'a karşı engin ibadet duygusunu bize kazandırır. Kurban, fert ve toplum hayatı açısından çok çeşitli işlevi olan mali bir ibadettir. Bu ibadetimiz, kendisinden hedeflenen insani ve sosyal manalar özümsenerek ifa edilmelidir.
|
|
09.04.2012 |
11.10.2012 |
Kurban kesmenin önemine dair hadislerdeki vurgulu ifadelerden, Peygamberimizin (s.a.s.), ümmetinden mali durumu müsait olanların kurban kesmemesini kabullenemediği, hiç kimsenin kurban borcuyla Allah'ın huzuruna çıkmasını istemediği için de, kestiği kurbanların sevabına ümmetini de iştirak ettirmiştir. |
Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan mali bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Mü'minler her kurban kesiminde Hz. İbrahim ile oğlu İsmail'in Cenab-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır. |
11.10.2012 |
11.10.2012 |
Kurbanın dinî dayanağı nedir?
Kurbanın meşru oluşu Kur‟an-ı Kerim, Sünnet, İslam âlimleri ve
İslam ümmetinin görüş birliği (icmâ) ile sabit bir ibadettir. Kurbanın
meşru bir ibadet olduğuna dair Kur‟an-ı Kerim‟de deliller mevcuttur. Hz.
İbrahim‟in oğlu Hz. İsmail‟in yerine bir kurbanın, Allah tarafından
kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât,
37/107).
Kurban‟ın meşruiyetine işaret eden başka ayetler de vardır:
“Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli
günlerde Allah‟ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula
fakire de yedirin.” (Hacc, 22/28) |
|
12.10.2012 |
24.10.2012 |
24.10.2012 |
20.09.2012 |
Ve sen ey Allah'ın "müttefik"i, ey İbrahim'le "aynı yolu takib eden"! Sen ki Tavaftan geliyorsun, Hacc işini kadınların Tavafıyla birlikte bitirmişsin, kendini Tavaf eden halkta fena etmek İbrahim suretinde çıkıp geldin. Ka'be mimarının, Harem şehri inşa edenin, Mescid-i Haram'ı bina edenin makamında durmuş, Müttefik'in -Allah- ile karşılaşma imkanı elde etmişsin. |
|
20.09.2012 |
20.09.2012 |
İnsan özünde iyidir, maddi tabiatında içkin bulunan İlahi tabiatı (nefha-i ruh) onu iyiliğe ve güzelliğe yöneltir. Onu yapabilir kılan kuvvetleri vardır, bu kuvvetleri meşru çerçevede kullansa o zaman güç adalete, bilgi hikmete, şehvet iffetle neslin devamına hizmet eder. Haksızlıklara karşı öfke duymak gerekir, hayırlı iş yapan insanlara imrenilir, kötülere karşı düşmanlık beslenir. |
|
20.09.2012 |
06.10.2013 |
3 4 5 6 7 8 9 ![]() |